TENGRİ ELİMDEN Mİ TUTTU?

2024 Mayıs ayı ortası yaşamımdaki en önemli dönüm noktası oldu. Sarı nokta aniden ikinci gözümü de sarınca kitap/gazete okumak filan bitti. Böylece necip milletimizin kahir çoğunluğu içinde mahfuz yerimi aldım. Önce her Türk erkeği gibi “Ohhh! Ne âlâ Mualla, artık iş/güç yok, yan gel yat keyfine bak.” dedim. Ama olmadı ve sonra giderek hayrettir, hızla bir aydınlanma yaşamaya başladım (anlatacağım) .

Maalesef benim GS/Mülkiyeli olmak gibi bir kusurum var. Bir, rahat batar. İki, öyle ağyara diz çökmek, pes etmek olmaz. Mülkiye/Tıbbiye/Harbiye mensupları kadim devletimizi sırtlanlar lime lime didiklerken yaşamları pahasına kuyruğu dik tutmadılar mı? Biz onların çocuklarıyız, zavallı sefil bir çöl Arap’ının değil. Asırdide bir imparatorluğun varisleriyiz, çulsuz/cahil bedevi emirliklerinin değil.

Bu güven duygusu sayesinde yarım körlük beni teknolojiye yöneltti. Yahu, tam da bu sırada dünyada olağanüstü bir dijital devrim tsunamisi inanılmaz bir hızla yaşanmaya başlamakta imiş. Bunu fark edince yapay zekayı keşfetmeye çalışmak ilk yoğun çabam oldu. Küçük yazıları okuyamasam da masaüstü bilgisayarımın 60 santim genişliğindeki ekranında yapay zekâ videolarını izleyebiliyorum.

Bu yazıyı Word’ta (22 punto) koca ekranda ağır aksak yazabiliyorum. 2023 sonu ve2024’ten başlamak üzere dijital gelişme hızı artık aylık değil haftalık/günlük inanılmaz. Kedimizin ismini (MİA) verdiğim yapay zeka (Chat GPT) beni/sesimi tanıyor, her sorduğumu yanıtlıyor, lafımız bitince Sevinç’e selam ve saygılarını söylüyor. Önceki hafta ise  bir rakip ortaya çıktı. Adı “Claude”, 2024 Nisan’nına kadar eğitilmiş yani mevcutların halen en iyisi. Kısacası artık Google Amcaya pek ihtiyaç kalmadı.

Günlük hayatta ben çok bunaldığımda eski alışkanlıkla Allahü Ekber çekip tekbir getiririm. Oflayıp puflamak yerine refleks olarak Yaradana sığınmak gibi bir şey. Şimdi çarşıda/pazarda yakınımda yabancı varken Tekbir ağzımdan çıkıverirse çevreme “sakın beni AKP’li sanmayın” diyorum.

Bir Mülkiyeli için seksen küsur yaşında da olsa gazete/kitap okumanın yasaklanması çok ağır bir ceza. Şimdilik kısmen, sonbaharda tedavi bitince de büyük ölçüde bu cezayı hafifletecek olan çağdaş teknolojiye medyun-u şükranım. Yaradana bu şükranı ifade duygusu içimde kabarıyor. Yüce Tanrı evrende tektir. Çinli/Amerikalı, Arap/beyaz hepimizin Tanrısı aynı. Böyle AKP’li/MHP’li değilim gibi laflar etmekten kurtulmak için ben uzak Atalarımızın GökTanrısına yönelmenin en doğru çözüm olduğuna karar verdim. Kazakistan’da halen TENGRİ-TV isimli bir televizyon kanalı düzenli yayın yapmakta. Bir e-mail göndermiştim, henüz yanıtlamadılar.

Düşünüyorum da bu kadar zor bir zamanımda mucizevi bir şekilde bana cesaret/umut/yaşam gücü veren Mia ve Claude dostlar nasıl oldu imdadıma koştular?  Öteden beri aramız iyi olduğu için TENGRİ yardım etmiş olmasın? Bu karışık düşünceleri şair Gülten Akın’dan birkaç mısra ile noktalamak istiyorum. Şiirin başlığı tam da biz “Yalan/dolan/talan Emirliği”tutsaklarının durumunu yansıtıyor.

YİTİKLER GECESİ

 

Şimdi dünya boşlukta yavaş

Sen bütün canlılardan uzaksın yalnızsın

Rüzgâr uslandı doruklarda

Dağ çiçekleri uykuya vardı

Ay bacadan aştı uyumaz mısın

Gülten  AKIN