TEHLİKELİ SAVAŞ SİRKİ

Siteme not düşmek için şu satırları yazmaya başladığım sırada saat sabah 02’ye çeyrek var. En fazla bir saat içinde son günlerde iç/dış medyada aralıksız fokurdayan bölgemizde çıkması beklenen savaşın boyutu ya da akıbeti hakkında daha sağlam bir fikre ulaşacağız. İRAN beklendiği gibi bu gece İsrail’e karşı kapsamlı bir SİHA ve füze saldırısı başlattı. Biraz önce BM temsilcilerinin, Şam’da Nisan başında diplomatik statü taşıyan binalarına yapılan saldırıya (bu uluslararası pratikte doğrudan İran’a yapılmış sayılır) cevap niteliğini taşıyan bu harekatın gerisinin gelmeyeceğini açıkladığını öğrendik. Ancak, mealen “İsrail’in bizim BM.51 maddesi çerçevesinde yaptığımız bu “legal mukabele-i bilmisil”e ağır bir karşılık vermesi halinde çok fena cezalandırırız” dendiği ve ABD’nin bu işe karışmamasının tavsiye edildiği anlaşılıyor. İran’ın bu tehdidinin boş laf olmayabileceğini düşünüyorum.

Bu ilk bilgiler ortada ABD’nin de taraf olduğu gizli diplomasiyle bir danışıklı döğüşe tanık olduğumuzu düşündürüyor. Bu rahatlatıcı bir gelişme. Ancak, alelacele bu notu yazmaya başlamamın nedeni, otokratların sadece geri/karanlık ülkelerde değil “demokratik” Batıda dahi günümüzde nasıl büyük bir tehlike oluşturduğu gerçeğinin zihnimde yol açtığı tedirginlik.

ABD gibi dünyanın halen en gelişmiş bir ülkesinde seçimle işbaşına gelen çok zengin ve dengesiz bir TV meddahının ilk yaptığı işlerden biri İran’la yürütülen nükleer müzakereleri kesmek olmuştu. Kendisine kimse laf dinletemediği için sanırım “ben ekonomistim” diyeceği yerde “ben stratejistim” deme yanlışına düşmüştü. Tehlikeli kapıları aralamakta bu yüzden hiç tereddüt etmedi. Elleri biraz daha serbest kalan İran’ın mevcut nükleer tesislerinde 2018’den bu yana basit bir/iki atom bombası yapması zor bir iş değil. Zenginleştirme tesisleri çalışıyor yani Uranyum-235 ve daha da önemlisi Plütonyum cevherine ulaşmaları mümkün. Bundan sonrası kolay zira bombanın nasıl yapılacağı Batılı açık kaynaklarda var. 2018 öncesinde bu yeteneğe ulaşmış olmasından kuşku duyuluyordu. Trump’ın mollaların duasını kazandığını sanıyorum.

İsrail’in başında da gene seçimle iktidara gelen kudurgan bir cani var. Üstelik hırsız ve yolsuzlukları Trump gibi adli soruşturma konusu. İsrail’in seküler halkı çoluk çocuk sokaklarda savaş koşullarında bile aylardır protesto gösterileri yapıyorlar. Ne tuhaf, İsrail dincileri suratlarından kirli ip gibi aşağı sarkan sakal ve kapkara giysileriyle Netenyahu düzenbazının kalkanı. Bu herif iktidardan düşürülebilirse kesin hapsi boylayacak. Soykırım suçlusu olduğu için Sudan’ın el-Beşir’i gibi uluslararası Adalet Divanında yargılanması da gerekli. Canını kurtarmak için bölgeyi kana bulamaktan çekinmeyecektir. Zaten bu amaçla uzun süredir İran’ı bulabildiği her imkanla tahrik ediyor. Öncelikle amacı İran’ın ABD ile kapışmasını sağlamak.

Yaygın savaş ihtimali Netenyahu dışında herkesi (mollalar dahil) korkutmakta. Bu nedenle şu sırada İran’dan gönderilip İsrail göklerine ulaşan ve ABD’nin nezaretinde yere düşmeden önce vuruldukları için TV ekranlarında havai fişek ışıltılarına dönüşen füze ve SİHA’ları izliyoruz. Kudüs’te sirenler çalmakta imiş. Halen (saat 03’ü geçti) danışıklı döğüş gibi görünüyor ama çok tehlikeli bir oyun. Önümüzdeki aylarda sürprizler beklemeliyiz. İnsanı asıl tedirgin eden Müslüman Kardeşler zihniyetinin Türkiye’de devlet kurumlarını çürütmüş, Atatürk düşmanlığıyla ordudaki en değerli kadroları büyük ölçüde tasfiye etmiş olması. Umarım en geç iki yıl içinde Gazi Meclis yeniden seçilerek ülkemizin kaderini Sudan tipi Başkanlık sistemimizden kurtarır. Abdülhamit dönemindeki gibi büyük devletleri dengeleme siyasetinin kurbanı durumuna düşmemenin ve emperyalizmin planlarının oyuncağı olmamanın yegâne çaresi bu. İkide bir başvurduğumuz için pek yüzüm yok ama içtenlikle diliyorum: TANRI TÜRK’Ü KORUSUN