GODOT’YU BEKLERKEN – 2

Samuel Beckett’in anısına

Türkiye inanılmaz şaşırtıcı bir ülke. Mart ayı biterken Cübbeli’nin hayaleti menhus bir bulut gibi ufkumuzu hatta geleceğimizi karartmaktaydı. Çünkü Ulemamızın seçkin bir temsilcisi addedilen bu möhim şahsiyet, Şeriyye ve Evkaf Nazırı Yusuf Tekin Hazretlerinden bilumum tarikat, Arabî tekke ve cemaatlerle, merdiven altı kurslar için Devlet Bütçesinden akçalı katkıda bulunulacağı vaadini hem de TBMM genel kurulu huzurunda almıştı. .

Ancak, durup dururken hiç beklemediğimiz 1 Nisan şakasıyla uyandık. Yüce Tengri necip milletimize Arap değil Türk olduğunu sonunda hatırlatmıştı çok sevindik. El değiştiren Belediyelerde ortaya çıkan hırsızlık/yolsuzluk haberleri pek keyfimiz kaçırmadı. Karaman Hocamızın fetvasıyla yolsuzluğun günah olmadığını biliyorduk.

Hırsızlığa gelince, Devletin kaynakları büyük “Beşli Çeteler” filan eliyle soyuluyordu. Anadolu’daki orta boy Süslümanlar Allah’ın enayisi değildi. Asrın Liderimiz siyasi etik yasası önermeye cüret eden Başbakanını “sonra il başkanı bulamam” mealinde haklı bir gerekçeyle azletmemiş miydi? Dolayısıyla Belediyelerdeki ufak tefek işleri alışkanlıkla pek yadırgamadık, hatta saray misali makam odalarının şaşalı görüntüsüyle zevklendik.

Bununla beraber huzurlu (!) günlerimiz çok sürmedi. İki hafta dolarken 14 Nisan gecesi, acaba İran-İsrail tepişmesi bir bölgesel savaşa dönüşür bizim de başımız belaya girer mi endişesiyle sabahladık. Neyse ki ortada bir danışıklı döğüş varmış. Rusya İran’ın, ABD İsrail’in kolunu bükmüş, Netenyahu İblisi ile Mollaların Gulyabanisi kendi insanlarını uyutma peşindeymiş. Rahatladık tabiî.

Beşli çete , özellikle de ABD ve Rusya (ABD, Rusya, İngiltere, Çin Fransa)  zor zamanlarda aralarında büyük bir gerginlik olsa bile bir nükleer tehlike sezerlerse gizli görüşmeler pratiğini geliştirmiştir Meslek hayatımda ilk elden tanığıyım. NATO’ya bilgi vermek zorunluğu olmadığı için biz sade suya müttefik delegeler aramızda dedikodularını yapardık.

Güncel şartlar absürt tiyatroya bire bir benzeyince GODOT’ya başvurmalıyım demiştim. Çocuklar “Dede yaşlandın, şu yazı çiziyi bırak artık” diye telefon edince acıklı bir gerçeğe uyandım. Bu Mayıs’ta 87. yılıma merhaba demek zorunda kaldığım kafama dank etti. Tatsız ama “hamdosssun” memnun/mutlu/gururluyum. Ülkemiz “Ekonomist” liderimizin güvencesinde. Muhalefet yüzünden çıkıp başımızı ağrıtan siyasi kavgalar 1 Nisan’dan sonra bitiyor. Erdoğan/Özel görüşmesi hiç kuşkusuz jhayırlara vesile olacak. Hellim peyniri gibi yumuşayacak, yepyeni bir Anayasa yapıp “nurlu” yarınlara kavuşacağız.

Ancak, lüks bahçeli mekânlarda ince belli bardaklara çay yerine gizlice viski koyup yurt dışında da istakoz ziftlendiğini iftiharla gösteren Süslümanlar halt üstüne halt karıştırmaya devam ediyor. Dürüst Türk milliyetçisi Doçent Sinan Ateş’in mazlum eşi, cinayet şebekesini açığa vuran ve iddianamede yer verilmeyen yazılı ifadesini açıklamak için “tuhaf” bir gizlilik kararının kaldırılmasını bekliyor.

İsrail bizim Süslümanlardan geri kalır mı? Gazze’nin Mısır sınırında bir küsur milyon çoluk çocuğun aç biilaç, perperişan hayatta kalmaya çalıştığı Rafah bölgesine hücum etti, bombaladı, tanklarını soktu, bayrağını dikti. İslam âlemi de elbette boş durmayıp iki gün öncesinden bizim Dışişleri Bakanının çağrısına uyarak zorlayıcı önlemleri planlamaya başlamıştı. Etkin kınama mesajlarının peş peşe gelmesi muhakkak İsrail üzerinde önemli bir etki yapacaktır.

Yalnız küçük bir nüfus nakli meselesi mevcut. Netenyahu soykırıma uğrattığı insanlardan geri kalanları ele geçirdiği Rafah kapısından komşu Sina çölüne sürüp Gazza’yi tamamen temizlemek kararında. Bizim SİSİ “ben kabul etmem” diyor. Bunlar zenci değil ki İngitere gibi parasını verip Rodezya’ya süresin. Zor bir mesele ama benim içim rahat. Ülkemiz zaten mülteciyle dolup taştığı için Erdoğan çok büyük paralar teklif etseler bile bir milyon Filistinliyi kesinlikle kabul etmez.

Kırk yaşından küçük kardeşlerim. Dünyanın hali Beckett’in absürd tiyatrosunun sınırlarını çok aştı. Ortadoğu’daki insanlık ayıbı yetmiyor, Batının insaniyetperver ülkeleri Ukrayna’aki savaşı yaz aylarında harlandırmak peşinde. Memur Macron bizim Kemal Bey gibi meydanı boş buldu fena efeleniyor. Papazların kutsamasıyla beşinci dönemine başlayan Putin buna karşılık gereğinde Paris ve Londra’yı vururum gibi laflar ediyor. Ama siz endişelenmeyin bu düzeyde savaş, bir kaza ihtimali hariç şimdilik çıkmaz. Nedenini ayrıca anlatırım.