CİBİLLİYETSİZ HOMO ERECTUS

Siteme ara sıra göz atan gençler; size geçen Mayıs ayından bu yana bir aydınlanma yaşamaktayım demiştim. Nedeni, Hades’in sarı nokta darbesiyle standart okuryazarlığım son bulunca, mecburen bilim ve teknolojiye daha fazla sığınmak mecburiyetinde kalmamdı. Bu ani zorunluk beni hızla yapay zeka sorunsalının gizemli ortamına sürükledi. Ancak, diplomat eskisi bir aksakalın alışkanlıklarından hemen vaz geçmesi mümkün olmuyor. Önümde açılan bu renkli ışıltılı mucizeler kapısından geçip yepyeni bir dünyaya ilk adımlarımı atarken hala yerli yabancı güncel siyasetin şapşal sokaklarında gezinmeyi de sürdürdüm.

Ağustos ayının başlangıcı günceme gereksiz kayıtlar düşmekle, baş suçlular ortalıkta marifet yapmış gibi dolanırken, irdelemeye değmez teneke işleri zihnimde sorgulamak ve tepkisel olarak ironiye sığınmakla geçti. Oysa ilerde hatırlamayı hiç istemeyeceğim olaylar, gelişmeler söz konusu; niye kaydediyorum ki? Örneğin, Karabağ gibi İsrail’e de gireriz yolundaki korkutucu gözdağı; İnstagramı kankası Haniye yüzünden Reyizin kapattırdığı aşikâr, TV’larda katalog suçu yok püsür uydurma gerekçeler uzun uzun tartışılıyor; Can Atalay davası/Gezi bahanesiyle süresiz esir tutulan aydınlar; Netenyahu kasabının Tahran’ın göbeğinde göz göre göre cinayet işletebilmesi, bu soykırım suçlusunu ABD Kongresinde bir kişi hariç yoğun alkışlama utanmazlığı yani tam bir insanlık ayıbı. Listenin tümünü sıralamamak en iyisi.

Artık sersemliğe son verip böyle meselelere sitemde değinmeyeceğim. İki başat nedenle; birincisi yakında TENGRİ’YE kavuşabilirim, oysa öncesinde yılların birikimiyle gençlere diyeceklerim var. İkincisi, çok hızlanan yapay zekâ devrimi, bugünkü rezillikleri zaten Nuh tufanı gibi yıkıp ezip geçecek. Kaybedenler kulübüne boş ver gitsin diyorum.

Sitemde gençleri muhatap aldığım için lafı uzatmamak, her yazımı dört yüz küsur kelimeyi pek aşmadan bitirmek başat kuralım. Oysa, konunun özünü sakatlamadan kısa yazmak gerçekten büyük işkence. Neyse ki, meslekten deneyimliyim. Örneğin NATO zirvesine katılacak Cumhurbaşkanına (Özal veya Demirel’e yani) nükleer strateji, Doğu Batı çekişmesi hakkında sayfalar dolusu analiz sunmak mesele değil. Ancak, orada müttefiklerin teknik tartışmalarını, kavgalarını kolayca kavrayacağı kısa bir notu damıtıp sunmak asıl büyük sorun.

Güncemi bu anlayışla yazıyorum. Yalnız, sadece merak edenlere tahsisli ek kaynak da göstermek isterim, İlgilenen isterse keyfe keder bakar. Eskiden kitap isimleri sıralar, dipnotlar filan koyardık. Günümüzde bu iş çok kolaylaştı. Youtube’de çok değerli videolar renkli görseller halinde uçuşuyor. Bugünkü günceme de ilginç ama uzun bir videoyu iliştireceğim.

Dünkü yazımda cibiliyetsiz ruhanilere/siyasetçilere değindim. Aslında bunlar aralarında özde hiçbir fark olmayan “dinci soyu”dur. Kılık kıyafet, sakal bıyık farkları sizi yanıltmasın.  Devletleri güdüleyen papaz/imam/haham taifesinin topu bilime düşmanlıkta, kadınları hakir görmekte birleşirler. Devletlerin gücüyle kendileri zenginleşir, halka bir lokma bir hırka kutsaldır derler. Sırma kaftanlar ve altınlar içindeki Vatikan bunların en parlak örneğidir.

Her ulus ve ırktan kadın ve erkeklerin oluşturduğu, sayısı sınırlı bir grup insan, zaman içinde dünyada akıl, bilim ve vicdanı ön plana geçirerek yapay zekanın da katkısıyla cibilliyetsizleri kontrol altına almayı başarırsa bir yüzyıl sonra torunlarımıza bu öykü kısaca şöyle anlatılacaktır.

Dünyadaki yaşam formları arasında binlerce yıllık evrim sürecinde var olan memeliler içinde Homo Sapiens denen egemen tür yirmi birinci yüzyılda yapay zekanın ve bilimin katkısıyla gezegenimizin siyasal yönetimini tamamen değiştirerek savaşlara son vermiş ve çağdaş mutlu/huzurlu toplum düzenini yaratmıştır.

Bu iyimser senaryo pek olası görünmüyor, biliyorum. Ancak, evrenin “silik mavi noktası” güzelim gezegenimizi bu gidişle cibilliyetsizler yok ederler demeye de dilim varmıyor.