DEVA ve İYİ Parti’nin etkili mensuplarının (Metin Gürcan, Durmuş Yılmaz) bir hafta içinde iktidar tarafından çok ağır suçlamalara maruz bırakılmaları herkesin dikkatini çekti ve yoğun tartışmalara yol açtı. Ben de vasiyetime bu gelişmeyle ilgili nihai aksakal değerlendirmesini eklemek niyetinde iken ilk iki kurbana İmamoğlu da eklenince hemen vazgeçtim. Nedenini söyleyeyim: çok daha önemli hatta vahim bir sorunumuz var.
BİR: İktidarın ne yapıp ettiğini uzun uzun irdelemenin sadece zaman kaybı değil burnunun dibindeki tehlikeyi bile göremeyen bir aymazlık örneği olduğunu düşünüyorum. Bu yol hiçbir yere çıkmaz.
İKİ: Seçmen çoğunluğunu kaybettiği artık tartışmasız hale gelen AKP’nin sürükleyici bir lideri var. Altı muhalefet partisi liderlerinden hiçbirinin onunla baş edemeyeceği açık.
ÜÇ: Mücadelenin sonucunu halkın gözündeki liderlik algısının inandırıcılığı belirleyecektir. Bunun başka bir yolu kesinlikle yok. Tek tek yenemiyor iseniz bir araya gelip “ortak aklın” gücünü sergilemek zorundasınız.
DÖRT: “Ekonomi batakta, AKP nasılsa kaybedecek” havasına girmenin mevcut şartlarda büyük bir sorumsuzluk hatta ahmaklık olduğunu söylemek zorundayım. Bu kafayla seçimlerde AKP’den daha fazla oy almayı becerseniz dahi son tahlilde T.C.nin kaybetmesi gibi makus bir kaderi değiştiremezsiniz.
BEŞ: İktidar tehlikeli bir çıkmaza girdiğinin farkında. Devlet aygıtı, para ve medya gücü dahil elindeki her türlü enstrümanı kullanarak kısacık bir seçim dönemi için bile olsa elverişli koşullar yaratma çarelerini arıyor. Muhalefet de onun neler yaptığına bakıp heyecanlı laflar üretiyor. Acilen eyleme geçmez yani sağlam birliktelik görüntüsü sergileyemezler ise bu yolun sonunun hüsran olduğunu görmemek için kör olmak lazım kör.
ALTI: Ziya Paşanın “Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz” mısraını halkımızın ayet-i kerime gibi benimsemesi laf ebesi muhaliflere ders olmalı. Durumun vahameti konusunda iktidarın farkındalığına birazcık sahip olsalar muhalefet liderleri derhal bir araya gelip halka “sorunlarınızı ve çarelerini görüşüyoruz” resmini verirler. Halk parti memurlarının hazırlayacağı içeriği karışık dosyalara mı güvenecek?
YEDİ: Seçimlerde “ezici oy farkı” sağlanamaz ise ülkenin tehlikeli sulara sürükleneceğini partizan bencilliğiniz gözlerinizi perdelese bile görmüyor olamazsınız. Her girişim ve kararınızda bu birinci önceliği, bu hayatî önceliği dikkate alabilseniz hem Türkiye hem siz kazanacaksınız.
SEKİZ: Diplomatlar askerler gibi silah kullanamadıkları için en iyi savunma yöntemi olarak kendilerini rakibin yerine koyup ne yapacağını tahmine çalışırlar. “Rakip zayıf görünüyor” rehavetini ya da sorumsuzluğunu göze alamazlar zira ceremesi çok pahalıya mal olabilir. Diplomat eskisi bir aksakal olarak ben kristal küremde T.C.nin kullanabileceği pek çok ışıltılı olasılık görüyorum. Siz de parti liderleri olarak bir araya gelip içeriği kamuoyuna hemen açıklanmayan yani gösterişe, reklama prim vermeyen toplantılarda baş başa konuşmaya başlasanız ortak akıl denen sihirli değneğin size de yol göstereceğine eminim.
DOKUZ: Muhalefet başsız ordu gibi. Arada akortsuz sesler çıkaranlar da eksik değil. Altı muhalefet partisinden halka güven verecek ortak aklın sözcüsü mütecanis bir kolektif liderlik oluşması mümkün mü? Bu sorunun yanıtı altı partinin liderini tek tek mercek altına almakta yatıyor. Yapabilirler mi?
ON: Görünen maalesef şu: bugünkü aymazlık biraz daha sürerse her imkânı elinde tutan AKP’ye inisiyatif alma önceliği tanındığı için çok geç olacak ve seçim sonuçları ne olursa olsun ülke bataktan çıkmak için son şansını kaçıracak. Ancak çıkmadık candan umut kesilmez demiş atalarımız. Çaresiz kristal küreme başvuracağım.


