2022/02 – Eski Dostlar, Eski Dostlar

Algı yönetimi ustası AKP Lideri Erdoğan’ın kamuoyu önündeki son resitali TL mevduatını dolara endekslemek gibi herkesin kafasını karıştıran (balık hafızalı olduğumuz için) bir hamle oldu. Muhalif muvafık tüm medya bu bilmecenin çözümü için şaha kalktı. AKP trolleri Malatya’da ateş başında “dolar düştü” şenlikleri düzenletip fukara esnafa halaylar çektirerek manzarayı daha da renklendirdiler. Masum ve mazlum halkımız da tutulamayan dolar Erdoğan’ın bir lafıyla düşüverdi görüntüsüyle şaşkına döndü.

Fırsat bu fırsat halktaki kötümserliği tersine çevirmek için kulislerden AKP İstanbul İl Başkanının öncülüğünde “Siz de biliyorsunuz. Hadi itiraf edin, Yine Haklı Çıktı” tweet sufleleri verilerek “Reis işte böyle yapar” güzellemelerine girişildi. Kültürlü kişiliği ile dikkatleri çeken Bakan Varank ukala ekonomistleri gır gıra almaya başladı. Vallahi mükemmel demek yetmez Bülent Hanıma öykünerek “fevkalâdenin fevkinde” denmeyi hak ediyor.

Benden çok genç okuldaşım, medya karartması döneminin yükselen yıldızlarından Medyascope’un kurucusu sevgili Ruşen kardeşim sergilenen bu oyunun o kadar da eğlenceli olmadığını geçmişteki benzeri girişimlerden örnekler vererek bir programda anlatma gayreti içine girdi. Bana danışsa “nefes tüketmene değer mi?” derdim. Yalnız koyu medya karartması altında halkımıza ulaşma şansını kullanmaya çalışmaktan meslek ahlakı gereği vaz geçemez. Muhatap sayısı Putin vâri yöntemlerle kısıtlanmış da olsa “kalan sağlar bizimdir” deyip bilgilendirme çalışmalarına devam edecek, aydın sorumluluğu gereği.

Ben bunları yazarken AKP’nin ilk döneminin başarılı Merkez Bankası Başkanı inançlı bir Müslüman olduğu herkes tarafından bilinen para politikaları uzmanı sayın Durmuş Yılmaz’ın bu mevduatı dolara bağlama hamlesiyle çıkmaz yola girildiğini vurgulayan açıklamalarının AKP Başkanını aşırı kızdırdığı anlaşıldı. Hem de Durmuş’un yaşlılığını bahane eden hakaret sayılabilecek ifadelerle. Sayın Yılmaz’ı hiç tanımam ama kendisine gösterilen acımasız tepki törelerimizi yaşamımızın temeli sayan bir aksakal olarak benim de canımı acıttı.

İş bu kadarla da kalmamış. Kızgınlığı yansıtan sözler içinde Sayın Yılmaz’ın tehdit olarak algılayabileceği ifadeler yer alıyor. AKP lideriyle Sayın Yılmaz’ın uzunca bir süre beraber çalışmışlıkları var; bağımsız Merkez Bankası Başkanı ve siyasetin başı kimlikleriyle. Aralarındaki yaş farkı nedeniyle herhalde o dönemden kalma en azından karşılıklı bir bağ da olmalı. Bunları hiçe saymak için çok önemli gerekçeleriniz olmalı. Şimdi Sayın Yılmaz’ın günahı nedir? Gerçekten uzmanı olduğu bilinen bir alanda ülke çıkarlarını gözeterek yanlış yapılmasın diyor. Böyle özünde teknik bir görüş farklılığı nedeniyle yaşını başını almış iki insan arasındaki köprülerin atılması benim idrakimi aşıyor.

Diplomat olarak ilk görevim 1960’lı yıllarda Atina idi. Yunanlı siyasetçilerin birbirlerine karşı kullandıkları hakaretamiz kelimeler, ithamlar, küfürler beni şaşkına çevirmişti. Rakibine kızan vatan haini yaftasını yapıştırıveriyordu. Bizde de oldukça sert siyasi tartışmalar olurdu ama bu kadarı benim gibi genç bir Mülkiyeliye çarpıcı gelmişti. Büyükelçiliğin kapsamlı yıl sonu raporunun azınlıklar ve iç siyaset bölümü için kaleme aldığım bir değerlendirmede Türklere garip görünen bu siyasi manzarayı nasıl nitelediğimi kabaca anımsıyorum. “Biz altı asırlık bir imparatorluğun varisleriyiz. Bunların devlet gelenekleri filan yok. Biz yedi düvele kafa tutmuş bir ulusun kurduğu T.C.nin gururlu onurlu bireyleriyiz. Bunlar Fransızların İngilizlerin desteğiyle gıdım gıdım yurt edinebilmiş insanlar. Yardım eksik kalırsa sopa yedikleri için efendilerinin malî/askerî katkılarıyla bir yerler kazandıklarında aşağılık kompleksleri zaferlerini abartmalarına neden oluyor. Sonucunda da her alanda rakibini aşağılarsa kendini yücelttiğini sanıyor”. Bu minvalde değerlendirmeler yapmıştım ve Büyükelçim de (ışıklar içinde yatıyordur: Turan Tuluy)[1] pek beğenmişti.

Yukarıdaki ifadelerimin yanlış yorumlanmaması için kısa bir açıklama şart. Yerel Yunan halkı ile Türkiye’den giden Rumlar farklıdır. Yerellerin bazıları bizimkileri “Türk tohumu” diye aşağılamaya çalışır. Atina’da Nea Smyrni (Yeni İzmir) denen bir semtte toplu olarak oturan Rumlar da yerelleri görgüsüz, kaba saba sayar. Ancak hep beraber Atina’ya gelen Yeşil Çam filmlerini seyre gidip ağlaşırlar.

Yunan halkında sanıldığı gibi koyu Türk düşmanlığı filan yoktur tam tersine. Mikrop aşırı sağcı küçük ama gizli servisin de desteğine sahip etkili bir nüvedir. Kırılgan Yunan milliyetçiliğini (doğrusu ırkçılığını) açık arttırmaya çıkarıp karşıtlarını vatan haini ilan ederler [2]. Ortodoks papazlardan ciddi destek yardım alırlar. Bağımsızlık savaşları sırasında eksiksiz devletlerinin yanında (bizdeki tablonun aksine) yer aldıkları için papazlar itibar sahibidir. Günümüz Yunan toplumunun bizimle şaşırtıcı benzerliklerini en etkili ve sarsıcı biçimde çağdaş yazar Vasili Vasilikos’un dilimize “Ölümsüz” başlığıyla çevrilen “Z” isimli kitabında bulabilirsiniz [3].

Benim gibi aksakallar limanına demirli teknelerde anılardan kurtuluş pek yok. Buna mukabil entel-dantel Çince mukabili açıklamalara hiç izin yok zira boşa harcayacak vaktimiz yok. Bir aksakalın lütfedip kendisine kulak kabartanlara lafı hiç uzatmadan işin özünü halk dilinde kısacık anlatması lâzım. Ben saygıdeğer iktisatçı Durmuş Yılmaz’ın entel tuzağına düşmeden yaptığı teknik açıklamaları Mülkiyeli olduğum için çözümledim. Sanırım şunu diyor: “Son girişimin özü öteden beri koftur; Sakın aldanmayınız önü arkası yohtur”[4].

Böyle olunca dolar garantili mevduat konusunu tartışmak gereksiz. Şu aşamada AKP’nin kısa bir süre etkili olabilecek bir algı operasyonu olduğunu kabul edersiniz biter. Asıl önemli mesele siyasal muhalefetin böyle bir hamleye nasıl karşılık vermesi gerektiği elbette. Muhalefet “Erdoğan ne der?” korkusuyla pardon biraz sünepe bir görünüm sergilediği için bu sorunun yanıtını aksakallara mahsus kristal küreye bakıp aramak tek çare. Bakalım bir deneriz “memleket meselesi” çünkü.


[1] Batı Trakya’yı ziyarete gittiğinde heybetli koca Türk görüntüsü yerel Yunan makamlarını tedirgin etmişti.

[2] En bilinen örneği Selanik’te çıkan gizli servis destekli Alithia gazetesiydi.

[3] Piyasada tükendi ise sahaflarda (nadirkitap.com) kolayca bulursunuz.

[4] Bu yaprağın bittiği günün ertesi Sayın Durmuş Yılmaz’ı hedef alan tehdit genişletildi. Eh! sünepeliğin hakkı budur. BDDK Sayın Yılmaz’ın peşine önce küçük sonra daha büyük bir grup ekonomi yazarını ekleyerek suç duyurusunda bulundu. Halkımız böyle başa böyle tıraş der. Böyle muhalefete böyle iktidar müstahaktır dersem haksızlık mı etmiş olurum?